31 Mart 2009 Salı

yazar & mızıka

YAZAR VE MIZIKA
Sararmış yapraklar, yol kenarlarındaki su kanallarını tamamen kapatmış ve ayrı bir hava katmıştı caddeye. Gece karanlık ve oldukça soğuktu. Kül rengi bulutlar son dördünde bulunan ayı örtmekle kalmıyor aynı zamanda gecenin vehmine ayrı bir sır katıyordu. Her şey yalnızlığı yüreğine benimsetmeye yeltenirken sadece yapraklar, birlikteliğin tadını çıkarıyordu şimdilik. Kışa az bir zaman vardı ki pek çok şey hazırlıklarını tamamlamıştı. Boydan boya söğüt ve çınar ağaçlarıyla kaplı bu cadde, soludukça insanın içini açan bir hava dolduruyordu ciğerlere. Orada yürümek adeta bir zevk meselesiydi. Fakat bu gece her nedense topu topu üç beş insan vardı. Buna karşılık yoldan geçen araçların da haddi hesabı yoktu. Anlaşılan bu akşam insanlar arabalarıyla mutlu…
Bu kuru soğukta ve epey geç bir vakitte Aykut da yollardaydı. Yürüyordu, yürüyordu, yürüyordu. Daima mutlu görünen bir mizacı vardı; fakat bu kez farklıydı tıpkı o gece gibi. Kafası dalgındı, çok şey geçiyordu aklından. Belli ki birçok soru işareti vardı zihninde. Düşünmekti onu var eden şey belki de. Edebiyata olan ilgi ve alakası da bu yüzdendi. Ayak uçlarına bakarak yürümeye devam ediyordu. Derken önündeki çöp tenekesini fark etmemiş olacak ki tökezlemesiyle kendine geldi.

1 yorum:

  1. -peki bu hikaye burada biter mi?
    -kardeş, bitirirsen biter.
    -ya bitirmezsem...
    -koy noktayı bak nasıl bitiyor, kimse anlamıyor zaten ne yazıyorsun sen.
    -zamanı yok ki kimsenin...
    -neye anlamaya mı? doğru dedin! ah bir anlayabilseydi kendini...
    -yok, yaşamaya!!!

    YanıtlaSil